I. Kosova Savaşı - 1389
Osmanlıyı yine Balkan topraklarından atmak isteyen Sırpların ittifak ordusu ile oluşturduğu savaş… Sırplar Osmanlının Çirmen ve Sırpsındığı savaşlarında aldıkları yenilgileri kabullenemiyor, Osmanlıya derinden bir kin duyuyorlardı. El mahkûm yenilgiler neticesinde Osmanlının Vassalı konumuna gelmişlerdi. Osmanlıya düzenli vergi ve asker vermekteydiler. Osmanlıya düzenli olarak vergi ve asker verdikleri bir dönemde, Anadolu topraklarında kendini Selçuklu varisi olarak gören Karaman hükümdarı Alaeddin Bey rahat durmamış ve Osmanlı topraklarını işgal etmişti. Bu duruma çok sinirlenen Murad’ı Hüdavendigar Ordusunu toplayıp Karaman Beyine ders vermek için yola çıktı. Karaman ile yapılan savaşta Osmanlı zaferi kazanmıştı kazanmasına lakin emrinde bulunan vassal orduları şehirlerde taşkınlık çıkardıkları için ağır bir şekilde cezalandırılmıştı. I. Murad’ın kızı olan Nesibe Hatun Alaeddin Bey’in eşiydi ve babasının af edilmesi için ona yalvardı. Sultan I. Murad kızının hatırı için damadını af edip tekrardan Balkan topraklarına geri döndü. Emrinde vassal ordusu ise başına gelenleri halkına anlatarak Osmanlı’nın kendisine haksızlık yaptığını ileri sürdüler. Bu hareketleri savaşın ilk kıvılcımlarını teşkil ediyordu. Zaten Osmanlıya kin tutan Sırp Prensi Lazar bunu fırsata çevirip Osmanlı aleyhinde propaganda yaparak halkı isyana sürükledi. Osmanlıya karşı savaşmak için kısa sürede halkını isyana teşvik eden Prens kendisi gibi Osmanlılardan haz etmeyen Bosna Kralı Tvrtko ile güney Sırp topraklarını kontrol eden Prens Brankovic’i de kendi safına çekmeyi başardı. Osmanlının Bulgar vassalı olan Ivan Sısman’da fırsatını bulup isyan etmek istiyordu lakin Osmanlılardan korkmaktaydı. Yine de ittifak ordusuna katılan Ivan Sisman ile kendisine ve kurduğu orduya güvenen Sırp Prensi Lazar Osmanlıya elçi gönderip Osmanlıyı savaşa davet ediyordu. Bunun üzerinde Sultan I. Murad, tüm Anadolu beyliklerine düşmana karşı gaza ve cihat etmeleri için mektuplar gönderdi. İttifak kurulmuştu kurulmasına lakin ordu henüz birleşememiş ve Bulgar kralı Sisman ise kendi topraklarını korumak için bölgeyi terk etmemişti. Düşmanın sayısını azaltmak isteyen Sultan I. Murad ilk önce Ivan Sisman’ın üzerine Çandarlı Ali Paşa’yı gönderdi. Kısa sürede Bulgar topraklarının büyük bir kısmını ele geçiren Ali paşanın yardımına Sultan I. Murad tüm Anadolu Türkmen ordusunu toplayıp geldi. Ardından Bulgar Krallığının başkenti olan Tırnova’yı ele geçirdi. Böylelikle düşmanlarından birini daha ortadan kaldıran Sultan Murad artık Sırp ittifakının üzerine doğru hamle yapabilirdi. Mevsimin kış olması sebebi ile her iki tarafta çok yavaş hareket ediyor, bir türlü karşı karşıya gelemiyorlardı. Nihayet her iki ordu kendi harap etmeden dinlene dinlene Kosova ovasında karşı karşıya geldiler. Sırpların oluşturmuş olduğu ittifak yapısı daha savaş başlamadan birbirleri ile çekişmeye başlamışlardı. İçlerinde hainlerin olduğunu söyleyenlerden, birbirlerinin tahtlarında gözleri olanlara kadar birçok çekişme durumu söz konusuydu. Savaş alanına daha önceden gelen Sırplar savaş taktiğini çoktan hazırlamıştı. Kendi aralarında işe yarayan tek ve güçlü bir darbe ile düşmana yumruk vurup savaşı kazanmayı düşünüyorlardı. Osmanlı ise savaş alanına düşmandan daha sonra geldiği için bir nebze de olsa daha yorgun bulunmaktaydı. Osmanlı ordusu nizami disiplin içerisindeydi. Merkez kuvveti Sultan I. Murad kontrol ederken, sağ kanadı oğlu Yıldırım Bayezid, sol kanadı ise oğlu Yakup komuta etmeydi. Bayezid’in kanadı dağlık bir kanat olduğu için düşmanın zırhlı atlı piyadelerine doğal bir engel oluşturmaktaydı. Lakin Şehzade Yakup’un kanadı düz bir ova halinde bulunmaktaydı. Osmanlını hafif okçu atlılarına karşın Sırpların ağır zırhlı atlıları bulunmaktaydı. Sırplar zırhlı atlıları çok iyi kullanmaktaydı. Sırplar neredeyse tümüyle zırhlı atlılardan, dönemin şartlarına göre hafif ve etkisi zayıf olan toplardan ve bir miktar okçu ve piyadelerden oluşmaktaydı. Osmanlı tarafı ise az miktarda okçu, büyük miktarda piyade ve piyadelerden daha az olacak şekilde hafif atlı okçulardan oluşmaktaydı. Sırplar ezici bir zırh üstünlüğüne sahipti. Osmanlı okçuları neredeyse bu Zırhlı atlılara hiç zarar veremiyordu. Sırplar okçuların saldırını bertaraf etmek için tüm atlılara hücum emri verdi. Sırplar ağır ağır geliyor, lakin çok sağlam bir şekilde geliyordu. Sırpların sağ kanadında Güney Sırp Prensi Brankovic, merkezde Kuzey Sırp Prensi Prens Lazar, sol kanatta ise Boşnak Kralının Tvrtko’nun gönderdiği komutan Vukovic bulunmaktaydı. Ve çarpışma başladı. Sırpların ağır zırhlıları Osmanlı piyade birliğine öyle bir daldı ki ittfakın sağ kanadını komuta eden Güney Sırt Prensi Brankovic, Osmanlının sol kanadını komutan eden Şehzade Yakup’u çadırlara kadar geri itti. Sırplar tek bir etkili yumruk ile Osmanlıyı bertaraf edeceğini düşünmüştü. Lakin Osmanlılar geri çekilirken bile savaşıyor sol kanatları çökme noktasına gelse bile mücadele etmeyi bırakmıyordu. Sırpların sol kanadında ise durum aynı şekilde değildi. Osmanlı sağ kanadını komuta eden Yıldırım Bayezid, dağlık bir bölgede bulunduğundan ve toprağında mevsimden kaynaklı, kaygan olmasından dolayı Sırpların zırhlı atlılarından neredeyse hiç etkilenmemişti. Sırpların sol kanadını komuta eden komutan Vukovic ise Sırp Osmanlı savaşında Boşnakların ne işinin olduğunu düşünüyor. Dağlara takılıp Bayezid tarafından askerlerinin birer birer avlandığını görünce morali bozuluyordu. Bu savaşta yerinin olmadığını düşünen komutan daha fazla asker kayıp etmemek için bir anda geri çekilmeye başladı. Sırpların ittifakı o kadar erken dağılmıştı ki sağ kanatta zafer kazanmalarına rağmen sol kanatları bir anda çökmüştü. Boşta kalan Yıldırım Bayezid, babasının emri ile sol kanada kardeşinin yardımına gönderildi. Lakabının hakkını veren Bayediz, yıldırım gibi Sırpların arkasından saplandı. Yıldırımın desteğe geldiğini gören Osmanlı sol kanadı askerleri ise bir anda şevklendi. Ve Güney Sırp Prensi Brankovic’te daha fazla asker kaybetmemek için geri çekilme kararı aldı. Merkez savaşan kayın babası Lazar’ı ise kaderine terk etti. Bunu Sırp tahtına oturmak için mi yaptı yoksa başka bir çaresi olmadığı için mi yaptı bilinmez ama neticesi itibariyle artık savaşın durumu net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Etrafı dört bir yandan sarılan Lazar’ın ordusu için artık her şey çok geçti. Lazar ve ordusu imha edildi. Artık Sırp merkez askerleri, canlarını kurtarmak için ardına dahi bakmadan kaçmaya çalıştılar. Yazının ta başında da dediğimiz gibi Sultan Murad’ın amacı ittifak ordusunu parçalamaktı. Bu sebepten ki ilk önce Bulgar Kralı Sisman’ın üzerine yürümüştü. Acaba Sırp ittifakının parçalanmasını da mı o sağlamıştı? Bu durumun olması muhtemeldir, zira Sultan I. Murad ittifakın arka planındaki taht hırsını iyi biliyor. Prenslere birbirlerinden habersiz olarak Sırp tahtını vaat ediyordu. Boşnaklar ise Sırpların güçlenmesi durumunda ilk yok olacak Krallığı temsil etmekteydi. Sultan Murad adeta yaşlı bir kurttu… Lakin Sultan Murad’ın tek özelliği siyası ve askeri deha olması değildi. Ordusunu ve askerlerine sahip çıkması, onu koruyup koruması sebebiyle derin bir saygı gören Murad, daha savaş bitmeden meydanda yaralanan askerlerine yardım etmek için meydana koştu. Askerlerine yardım ettiği esnada, yerde baygın halde bulunan belki yardım eli uzatılan Milos Obliç adındaki bir asker tarafından hançerle ağır yaralandı. Savaş daha henüz bitmemişken, yaşanan bu olay ordu içinde duyulursa askerler, beyler, kısaca Osmanlı düzeni bozulabilirdi. Sultan çok kritik bir yerde can vermişti. Haberin yayılması demek Anadolu beyliklerinin isyan etmesi demekti. Balkan vassallarının isyan etmesi demekti. Durumun ciddiyeti üzerine Sultanın huzuruna getirilen Yıldırım Bayezid Sultan ilan edildi. Olayın çok kritik olması sebebi ile risk dahi almamak için Bayezid kardeşini çağırtıp onu otağında boğdurttu. Savaşın sonunda Sultan I. Murad, namı değer Hüdavendigar şehit olmuştu. Osmanlının savaş esnasında şehit düşen ilk ve tek padişahı olmuştu. Allah kendisinden razı olsun, mekânı Cennet olsun…